katran gibidir gece nihayet karasevda
ya da bir avuç buzdur kente dökülen lavda
unut gözünü kapa kendini güle bırak
yüreğin dağı nerde sözün çırağı nerde
deseler yağmurlarla arana iner perde
olursa olsun zaten çağın damarı kurak
elinde korkuların bir sırdır aralanan
daha da mı önemli kalbine konan cânân
ki hep ufkunu örter tahtında ağlayarak
kanayan gözlerin mi yarılan sinen midir
her ölen garip için yakılan bir ten midir
yoksa fikrin güneşten akar mı çağlayarak
öyleyse hüzün her gün artıracak sancını
öne çık süpür çöpe şu zulmün utancını
acıyı kelimeyle çiçekle dağlayarak
lalelerden kalkan yap sümbüllerden yay gerdir
rüzgârı önüne kat çobanlık bir hünerdir
sulara aç gönlünü bakışın kalmaz çorak
ey hamal esirgeme sazını ve sözünü
kimse bilmesin toprak olacak o yüzünü
tarihte yerini tut adı bülbüle bırak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder