11 Kasım 2016 Cuma

Bir Direniş Şehidinden Son Duyduklarım

bu gece on beş Temmuz, ne kadar sıcak gökler
ve uğursuz bir hain sesi köprü başında
caddeye kara duman çökmüş havlar köpekler, 
yere düşüyor canlar henüz on beş yaşında…
                       
namlular hiç gam değil siper olduk vatana
ölümün kucağında bir tebessüm gibiyiz
tutkumuz geçit vermez şerefini satana,
mahzun yüreğimizle gecenin sahibiyiz. 

vuruldukça öteler yakınlaşıyor bize
sevinin kuşlar gibi özgürüz, sürur dolu
imana kurşun geçmez sığının gölgemize
asumana davet var Ay bir başka coşkulu

kanımız gül yeşerten iksir ve dik başımız
al bayrak kefenimiz yağmurlar göz yaşımız...

tank üstünden selamlar ey yüce Anadolu

Darbeye Direnen Şiirler, Haz. Cevat Akkanat
Sultanbeyli Belediyesi, İstanbul, Ekim 2016

4 Ekim 2016 Salı

Ahir Zaman

saat durdu inleyerek,
belki yorgunluktan veya düşkünlükten zamana
belki de öyle değil…
kaygıdan olsa gerek

gölgeleri kovalar dururdu kalsaydı her şey yerli yerinde
takati yok ne buna ne günü aşmaya
bir gökyüzüne baktı bir ciğerine, bir teline
ve baktı düşlerine,
son defa çaldı ölüm soğukluğuyla titrek titrek

gözünün önünden geçti hayat yaşanmış yaşanmamış
sanki film şeridi koca bir çağ,
ekranlara gömüyorlardı bir karesinde genç kızı diri diri
diğer karelerde aynı ıstırap,
cephede değişen bir şey olmamış.
köle ve cariyeler emre itaat ediyor fabrikalarda döne döne
hiçbir yerde itiraz olmaz efendiye,
bataklıkta dilenirken şairler
en kızgın kumarın başındadır alimler.

şehirlerde ve sularda hakim kan rengi,
kral tahtına kurulmuş lanetlenen malum zulüm
elinde fosfor bombaları yüzünde aynı kinle.
her yerde kalem ve kılıç bitap,
herkes aynı çağın esiri
her şey hoyrat…
dimağlarda yer bulamıyor sanırsın artık kitap…

ve aslında tanımadık bir sızı sarmış olanları,
karşı dağların yamaçlarını özlüyor saat
can çekişen tüm dişleri geldikçe gözünün önüne.
her devir daimin ardından sırra kadem basıyor sanat,
güneş saklanmış ya bulutların ardına
belli ki şimdi utanmak zamanı derken bir garip merak ile
platin ve titan soydaşlar da yer alır teşhir karelerinde.

film şeridi geçer tekrar önünden bu kez kendi kendine,
mecali yok kendiyle savaşmaya
bütün bir ömür harap!

bu nasıl bir zamandır nasıl vehim, görevi kalmamış saatin
sularda boğulmuş düşler kavuşmayı umarken gerçekliğine,
dünyayı kaplamış serap…

Yedi İklim, Sayı 316, Temmuz 2016

20 Eylül 2016 Salı

Dörtlükler I


YANARDAĞ

Sihrin mi var ki artık bilmem kendi sözümü
Sana teslim etmişim birdenbire özümü
Ne seyrine doyulur ne girilir içine
Söyle,  gözlerin sıcak bir yanardağ yüzü mü?

DAĞLAR KADAR

Sen bahar gibi gençsin ben yorgun ikindiyim
Zaman geri gitmiyor... Bir vurgun ikindiyim
Ne fark eder desen de farkımız dağlar kadar
Hazandan kalan benim ve dargın ikindiyim

ÖZLEMLE DİRİLİRİM

Sarayında bir sadık köle gibi yer bulsam
Eritsen var gücünle, kaybolsam, ziyan olsam
Yine sana dönerim fiziği yok sayarak
Dirilirim özlemle, ha yansam ha kavrulsam

BENİMSİN

Benimsin ey sevgilim istesen istemesen
Bil ki bahtiyar olmaz gülü ve sözü kesen
Kaderine inanmak zor olmasa gerekir
Elemi at üstünden, yaşamaz suya küsen

Hece Taşları, Sayı 15, 15 Mayıs 2016

13 Haziran 2016 Pazartesi

Kolay mı ayrılık

                    Cahit Zarifoğlu abimizin anısına

deli esme rüzgâr
acı inmişken yüreğimize
siz de dinleyin dağlar
üzülmek zamanıdır şimdi
bu heybet neyinize
kalemler susmuş
bakın mısralar ağlar

susmak hakkıdır kalemlerin
madem ki öksüz kaldık
madem acımız derin

ölüm güzeldir elbet
- muştusu değil mi gönüllerin -
fakat ayrılık
ayrılık yok mu ah güllerim
bilmezdim ben sahiden
bilmezdim bu kadar zor olduğunu

inleyin isterseniz kitaplarım
ayrıldık diye şiirden
ayrıldık madem şairden

bülbüller ötmez oldu
kıymeti mi kalır güllerin
kıymeti mi kalır
o yokken

tadı mı olur şiirin artık
- öksüz kaldık -
yeter
gözüme görünmeyin harfler
acı inmişken yüreğimize

Ahmet Yalçınkaya
Kadın ve Aile, Sayı 39, 15 Haziran-15 Temmuz 1988

Değerli ağabeyimiz Cahit Zarifoğlu 'nun vefat yıldönümü vesilesiyle paylaşıyoruz
A.E.Y.

3 Haziran 2016 Cuma

Erkin Vahidov 'u rahmetle anıyoruz

Üstad Erkin Vahidov 'un vefat ettiğini öğrendik. 
Kendisine Allah 'tan rahmet ve yakınlarına sabır diliyoruz. Üstad ile ilgili bir hatıra olarak 2001 yılına ait aşağıdaki fotoğrafı da paylaşmak istiyoruz.



Özbekistan 'ın Namangan vilayetinde konuşma yapan ve Üstad 'ın Özbekçe ve Türkçe şiirlerini okuyan kişi Ahmet Yalçınkaya. Üstad Erkin Vahidov ise Yalçınkaya 'dan sonraki 5.kişi.
A.E.Y.

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Die Liebe

Ich komme jeden Morgen zum Anfang dieser Straße
denkend, dass Du von hier übergehst
Ich warte, warte und warte…

wenn Du von weit gesehen wirst
paßt mein Herz nicht zu seinem Käfig
Tulpen blühen in mir…
eine unerklärliche Wärme umfaßt meinen Körper
Ich brenne von Haar bis zur Zehe…
und sehe nicht, wer auf der Straße ist,
kann nicht sehen
Ich sehe nicht die Bäume
und wenn Du dich näherst
friert mein Blut ein, friert mein Verstand
friert mein Leben ein ...

Du übergehst… gehst vorbei,
es ändert nichts, ob ich existiere, oder nicht
es macht nichts für Dich aus, für die Welt
oder für die Sonne

wenn ich zurück im Haus bin
trage ich einen Traum mit mir…
es gibt wieder einen Grund
diese dunkle und kalte Nacht zu überwinden
noch ein Grund Morgen zu erreichen,
eine Ursache
den folgenden Morgen früh werde ich wieder laufen
wieder
zum Anfang der gleichen Straße

(Übersetzt aus dem Türkischen:  A. Edip Yazar und Uwe Gerhard Meier)
www.lyrikwelt.de

Ahmet Yalçınkaya hakkında bir kitap

Şair Ahmet Yalçınkaya hakkında yazılmış "open source" bilgileri bir kitapta toplamışlar ve Almanca olarak yayınlamışlar. Aşağıda görülen bu kitap maalesef kitapta yer alan bilgiler gibi herkese açık olarak yayınlanmamış, yani kitap indirilemiyor satın almak gerekiyor.
Yayıncı:                   Betascript Publishing
Hazırlayanlar:       Susan F.Henssonow, Mariam T.Tennoe, Lambert M.Surhone
Yayın Tarihi:          Ağustos 2010
ISBN No:                978-613-2-16059-1
Temin Adresi:        www.morebooks.de

A.E.Yazar

16 Nisan 2016 Cumartesi

Hicreti Yaşarken

ben giderim yol bitmez gözlerim yorgun düşer
doğduğum toprak senden ayrılmak ne de zormuş
elifbayla başladı yolculuğum, özlemim
belli ki aşmalıyım çölleri üçer beşer

beni korkak sanmayın yurdumu terk ettiysem
mutlaka döneceğim olgun bir ikindide
yüreğini geride bırakan durgun olur
aldanmayın böyle bir akşamüstü gittiysem

sabırla büyütürüm ışığı yeni güne
bir kere özgürlüğün kanadından tuttum ya
şu coşkun hayallerim, gülüm, aşkım, kalemim
bilin ki son verecek karanlığın hükmüne

Ay Vakti, Sayı 8, Mayıs 2001