Uzak durmalı her şey.
O kadar ki bulutlar ve yağmur
uzanamasın kartalların bildiklerine. Saatlerin bu inceliği dünyanın terk
ettiğini gösteriyor. Dünya…
Yaşamasını unutmuş.
Gülün ağlayışı ateşteki düşünceyi
bile korkutuyor. Her şiirin üstünde bir günün yaklaşmakta olduğunu
göremeyişimiz affedilmez.
Hayır!
Affedilmez bir hatanın büyüğü de
küçüğü de gözlerin kapanmasına sebep olabilir. Gün gelmeden neler doğmaz ki;
perdeler altında saklı denizlerin sevimli olduğu gibi görünmeyen çağlayanların
en az yollar kadar hasret yaralayabildiği de gerçektir.
…….
Tehlikeleri çağırmalıyım.
Sırlarımı saklamak için kötü
yabancıların bitmeyen harikalar sunması gerekmez ya.
Bağlanacağım çok şey var daha.
Seyahatlere çıkmamamın neler getireceğini bilseydim zaten, çiçeklerin gönlüne
düşmek hiçti. Hiç…
Birer
birer öldürülen romanların çok fazla olduğunu söylemek zorundayım. Sevindirecek
hiçbir gecenin kalmaması ufukta parlayan ışığın kanına dokunmayı yasaklamak
demektir. Böylece, beyinlere tokmak gibi vuran kumsalların gözlerde
yıkılmasının az önce olduğunu söylemek de mümkün.
Bizlere yemin eden son yaramız
olmazdı yoksa.
………
Ellerimizdeki
sıyrıkların yüzünden…
Hep dünyaya dağılan o sıyrıklar
sebep oldu. O sıyrıkların yüzünden kızmıştı aslanlar.
Ne geçen zaman, ne yeni yaralar.
Hep o sıyrıklar.
Aklın alamayacağı kadar sayının
içinden bir tane seçmem lazım artık. Kimseye güzel şeyler fısıldayacak dudak
bulunmaz ki bu zamanda. Her gün beş vakit temizlenmenin ötesinde bir çare yok.
Devrilmeyi beklemeden önce, kaburgalarımın durmasını ya da duruma hazır
olmasını istemeliyim ki ben hazır olayım.
Günde beş defa iki misli
yıkanmanın zarureti kulaklarımda hoş bir melodi gibi yankılanıyor.
Bir melodi ki billûr mu billûr.
Bir melodi ki racîm olandan uzak,
nurlu bir sabahın akisleri gibi taze…
Ve ferahlatıcı.